Ezgi'ye ve Kendime Meydan Okuma [1. Gün]


Ezgi'yi gerçekten seviyorum... "Gerçek" ne demekse, "Sevmek" ne demekse bu ikisini de samimiyetle söylüyorum. Her ne kadar bir fincan çayın veya kahvenin yanında kekimize ısırıklar atıp hayattan sohbet etmesek de, birlikte gülmesek de, birlikte ağlamasak da Ezgi'yi gerçekten seviyorum. Yazılarında doyamadığım özgün ve keyifli dili, ayrıntılardaki büyüyü gören kaşifliği, blogunun temasında kullandığı ama daha çok ruhunu sarmaladığına inandığım renkleriyle o iyi ki bu mahallede yaşıyor. İyi ki kapımın açıldığı sokakta bir hane de ona ait. Bir "meydan okuma" başlatmış; devamı dörtlü yıldızdan sonra.
****
Blogların "Mim", "Meydan Okuma" gibi diğer sosyal ağ ortamlarında görmeye alışık olmadığımız akımları var. Bunlara aylardır rastlıyorum, ancak bugün karşılaştığım öyle bir şey ki ilk defa yaşıyorum! Takip ettiğim blogların güncellemelerinde hemen herkesin şubat ayında 28 gün yazmaya dair bir meydan okuma'ya katıldıklarını gördüm. Elbette Mutlu Anlar Koleksiyoncusu da bu halatın bir düğümü olacak. Bu ay tekli günlerde değil, her gün yazacağım. Bu arada 31 Ocak ve 1 Şubat, yani iki tekli gün birbirini takip etti diye dün yazmak yerine bugünü tercih ettim. Sanki yazmadığım bir gün için bu meydan okuma'ya katılıyorum gibi hissediyorum; "kaza yazıları" desem benzetmem biraz daha anlaşılabilir :) Ezgi'nin her gün için bir sorusu olacak, ne gibi şeyler bilmiyorum, çünkü sürpriz olsun diye okumadım. İlk soru ise... Devamı üçlü yıldızdan sonra.
***
Heh, geldim. Ezgi'nin 28 günlük meydan okuması'nda ilk sorusu: "Anlat bakalım bu meydan okumaya başlamayı neden kabul ettin?" Şubat, bana "erken ilkbahar" gibi hissettiriyor. Ruhumdaki enerji yükselmesini duyumsuyorum. Bu ay için meydan okuma'dan haberdar olmamışken de 28 günde 28 yazı yazmayı düşünüyordum. Hazır sorularla -ki Ezgi'nin sorularının ortalama bir blog yazarının soracağından daha iyi olacağını sanıyorum- bu süreci yaşamak bir bakıma "yaratıcı yazarlık" etkinliği gibi olacaktı. (Hatta bu durumda "olmaya başladı"; ne de olsa ilk günün yazısı doğuyor.)
**
Birer Paragraflık Günlük 1/28: İnsan yeni bir seneye başlarken umutlanıyor. Sıradaki sene için beklenti oluşturuyor. Yapamadıklarını yapacak, hayaller kuracak, hayatını iyileştirecek vs. Ancak 31 Aralık ile 1 Ocak arasında pek büyük bir fark yok. Haliyle günler birbirini izliyor, haftalar tükeniyor derken ay da bitiyor. Şubat bir açıdan ele geçen yeni bir "yeni" ve dolayısıyla ikinci ay olmasının da etkisiyle "ikinci şans/yeni bir şans" olarak değerlendirilebiliyor. 2019'un ikinci ayını böyle görüyorum. Arka planda kendi kendime bir meydan okuyuşum daha söz konusu. Ezgi'nin meydan okuması'nı görmeseydim bunun hakkında yazacaktım ama yine de birer paragraflık günlük gibi ikili yıldızdan sonrasını ay boyunca buna ayıracağım. Yani üç paragraf komşuma, bir paragraf kendime, son paragraf ise bu yazıyı okuyan herkese :)
*
"Yıldız kaysın da dilek tutayım." diye bekler insan; göğe bakmayı çoktan unutmuş.


sana1soru: Yalnız olmayı mı, yoksa kalabalıkta yaşamayı mı tercih edersin?

Neşeli sevgilerle,
Mutlu Anlar Koleksiyoncusu
Previous
Next Post »