THE RAİN DİZİ İNCELEMESİ - AYNADAKİ ŞAİRLER
Tarihi Havadis

THE RAİN DİZİ İNCELEMESİ

THE RAİN, BİR DANİMARKA YAPIMI,NETFLİX

DÜNYANIN EN MUTLU ÜLKELERİNDEN BİRİNDE BİR FELAKET OLURSA…
ADI: THE RAİN
TÜRÜ: BİLİMKURGU,DRAM,GERİLİM
TARİH: 4 MAYIS 2018
SEZON/BÖLÜM: 1/8
KANAL: NETFLİX
SÜRE: 45DK.
YAPIMCI: JONES ALLEN,PETER BOSE,CHARLOTTE BUCH
YÖNETMEN: KENNETH KAİNZ
SERNARYO: ESBEN TOFT JACOBSEN,JANNİK TAİ MOSHOLT
MÜZİK: AV AV AV
DÜNYANIN NE ZAMAN DEĞİŞECEĞİNİ BİLEMEZSİN!
KONU: Aniden başlayan yağmur İskandinav ülkelerinin çoğunda ölümlere yol açar. Çünkü yağmurda bir virüs vardır. İki kardeş Simon ve Rasmus bu yağmurdan sağ kurtulmayı başarırlar. 6 yıl sonra kendileri gibi hayatta kalan bir grup genç ile güvenli bir yer ve sorularına yanıt aramak için yola çıkar.
BENİM TEK SORUMLULUĞUM RASMUS…
OYUNCULAR:
Alba August, SİMONE karakterini canlandırıyor. Hayatta kalan iki kardeşten büyük olanı yani başkahramanlarımızdan biri. Babaları Frederik, Simone’a kardeşi Rasmus’u emanet eder ve ne olursa olsun onu korumasını ister. Çünkü her şeyin anahtarı Rasmus’tur. Alba’nın oyunculuğunu genel yorumların aksine ben beğendim. Bence Dark dizisindeki oyunculuklardan daha iyiydi.Ayrıca güçlü bir karakter ve sonuna kadar bazen hatalı kararlar verse de değişmedi.
Lucas Lynggaard Tonnesen, RASMUS karakterini oynayan kişi. Baştan beri bir sürü felakete yol açan bu karakter oldukça saçma hareketlerle birçok kişinin ölümüne sebep oluyor. Üstelik her şeyin kilit noktası olması ve oldukça güçsüz olması rahatsız edici. Ancak başarılı bir oyuncu. Ama ben kendisini hiç sevemedim.
Mikkel Boe Folsgaard, MARTİN karakterini canlandırıyor. Dizide iyiki var dediğim ve en beğendiğim oyuncu. Martin hem duygusal hem de güçlü ve koruyucu bir karakter. Zeki oluşu kahramanlarımızı birçok olaydan korumayı başarıyor. Ancak dizi boyunca herkes hakkında bilgi edinirken kendisini pek fazla tanıyamıyoruz. Kızlar Martin’e hasta ve Martin’de kendisine yanaşan her kıza karşılık veriyor, bu biraz itici olmuş.
Lucas Lokken, PATRİCK karakterine hayat vermiş. Ben kendisini oldukça yakışıklı buldum lakin karakteri bir o kadar bozuk çıktı. Zaten bu yüzden ailesi tarafından dışlandığını öğrendiğimiz Patrick’in bencilliği yüzünden kendisini pek sevmiyorsunuz.
Jessica Dinnage, LEA karakterini canlandırıyor. Eh grupta dini bütün birine ihtiyaç var. İyi kız rolunde kendisi. Yani iyi.
Angela Bundalovic, BEATRİCE rolunü canlandırıyor. Ben bu arkadaş dizide neden var anlamadım. Yalancı olduğu aşikar ve kurtuluşu erkeklerin kollarında arayan bir kız. İnatçı ve cesur sayılır. Ama hikayesini öğrenemiyoruz ya da ben anlamadım. Başına gelene hiç üzülmedim. =) Dizideki rolünü de anlamış değilim.
Sonny Lindberg, JEAN rolunü canlandırıyor. Bu karakterin yaşadığı dram hepimizi hem şaşırttı hem de üzdü. Hatta dizide ağladığım tek yer onun hikayesi oldu. Oyunculuğu hakkında bir şey söyleyemem. Kendisi pek aktif değildi.
Lars Simonsen, FREDERİCK karakterini canlandırıyor. Simone ve Rasmus’un babası. Kendisi bir doktor ya da bilimadamı. Bu virüsü yayan kişi olarak biliniyor. Ne yaptığını çok anlamadık ama kendisi iyi bir baba değil, bilginize. İnsanları kurtarmaktan bahsediyor ama hem onlara virüs yay hem de kurtarmaya çalış. Hiç anlamadım. Kardeşim yaymayın virüsü ölmesin insanlar.
MESELE SADECE HAYATTA KALMAK DEĞİL, ÖNEMLİ OLAN UMUT…
YORUM: Dizi girişi, müziği ve atmosferi ile buram buram DARK dizisini çağırıştırıyor. Hatta konuları da aynı deney. Ölümcül bir silah geliştirmek için uygulanan bir deney. Etrafa virüs yayıyorlar ve bu virüsü durduracak bir şey arıyorlar. Tabi işler umulduğu gibi gitmiyor ve macerada burada başlıyor. Açıkçası dizi çok klişe geldi bana. İçine biraz gerilim biraz aşk biraz cinsellik biraz dram biraz bilimkurgu koyalım. Dark tuttu bu da tutar demişler ama bence çok yemedi. Oyuncular iyi güzelde karakterler pek iyi değil bence. Oyunculuk biraz abartılı geldi. Konu güzel de işleniş çok klişe. İki günde bitirdim diziyi ama beğenemedim. Dark ın kötü bir versiyonunu izledim gibi ama Danimarka’nın muhteşem doğasını görmek güzeldi. Hiç şaşırtan ya da sürpriz olan bir şey yoktu. Her şey tahmin edilirdi. Bir ara senaryoyu ben mi yazdım dedim. =))) Çok bir şey beklemeden izlerseniz hani çerezlik misali eyvallah. Ama bir bilimkurgu klasiği beklemeyin. Distopya sevenlere duyurulur tatmin edici değil.
OLMADI BE DANİMARKA…
PUANLAMA:
İMDb: 6,2/10
Benim Puanım: 5/10
KONU/İŞLENİŞ: Konu ilgi çekici ancak işleniş sıradandı. Etkileyici bulmadım. 5/10
OYUNCULUK: Yani oyunculuklar ortalamaydı bence. 5/10
MÜZİK: Dark’ın müziği daha çarpıcıydı bunu pek tutmadım. Etkilemedi. Güçlü ve etkili bir müzik bence diziye ayrı bir renk katabilirdi. 3/10
GÖRSEL: Çok bir bütçe yoktu sanırım çünkü görüntüler çok başarılı değildi. Ama Danimarka’nın yeşilliği ve doğası çok güzeldi. 5/10
DİZİYİ TAVSİYE EDER MİYİM: Distopya severlere tavsiye ederim ama çerezlik olarak. Hani çok bir şey beklemeyin. 5/10
DİĞER SEZONLARI GELSİN Mİ, BEKLER MİYİM: Valla gelmezse üzülmem. Hatta izlemem bile. Yani izlersem de sırf birinci sezonu izledim vakit harcadım diye bakarım. O da Martin’in hatrına =))) 3/10
+18 SAHNELER: Var ama çok değil rahatsız edici ve abartılı değil. Ama çok fazla ceset var. Ama onlarda yüzümüze çok vurulmamış.Virüsü kapan kişinin abartılı ölümü bile sadece kustukları için mide bulandırıcı ama korkutucu ya da rüyalara girecek şekilde değil.
KEYİFLİ İZLEMELER…
Previous
Next Post »