Ömer Halisdemir Bir Ötekiydi...Bu Toprakların Gerçek Sahibiydi.

Ömer Halisdemir...

Darbeci aşağılıkların en önemli liderlerinden birini 3 kurşunla öldüren ve ardından katledilen kahraman astsubay.

Uğruna ağıtlar yakılan, mezarını yüzbinlerin ziyaret ettiği, hakkında belgeseller, filmler çekilen bu vatansever yaşarken bir "ötekiydi" halbuki...

Ailesi CHP'li idi, kendisi bir astsubaydı. Bilenler bilir, "Astsubaylık" zamanının kolonist Amerika'sının zenci pamuk tarlası işçiliğinin denkliğidir askeriyenin içinde...

Öyle aşağılanır, öyle itilirler ki, 16 Temmuz sabahı teslim olan koca koca(!) darbeci generaller bile kendilerini astsubayların tutuklamasını istememişti. O saatlerde vatan haini ilan edildiklerini bilen, sözde herkesin allahın kulu olduğunu söyleyen bir dine inanmış bir cemaatin mensubu komutanlar bile astsubaylara olan karşı olan aşağılık, ırkçı duruşlarından bir dirhem geri durmamıştı.

Öyle ötekileştirilmişlerdi, askeri tecrübe ve başarı olarak tek bir eksiği olmadığı, hatta gani gani fazlası olduğu aynı yaştaki askerler, albay, binbaşı iken, Ömer Halisdemir Kıdemli Başçavuş idi. Çünkü kanun öyleydi. İkircikli devlet kanunları ile ötekileştirmeyi legalleştirmiş, askeriyenin içindeki mahalle baskısını koruma altına almıştı.

Ömer bir Kıdemli Başçavuş Astsubay olarak, evinde telefonunu kapatıp televizyonlarda gün sonunu bekleyen generallerin, korların, tuğların yapması gerekenden çok daha fazlasını, kendisine biçilen rolün sınırlarını paramparça ederek yaptı.

Ömer neresinden bakarsanız bakın bir kahramandır. Ötekilerin içinden çıkmış, sistemin kendisine sunduğu ile yetinmemiş bir aslan parçasıdır.

Niğdeli fakir bir aileden gelen Ömer, milli beraberlik çığlıkları atıp aynı anda "Törerist cÖhePE! TöreriSt Gezciler!" haberlerinden bir an bile vazgeçmeyi düşünmeyen beyinsiz, zombileşmiş, servet meraklısı iktidar medyasının en sevemediği yerdendi. CHP'li idi. Üstüne bir de astsubaydı. Sazı vardı, türkü dinlerdi. Bugün dahi kendileri gibi olmayan herkesi "öteki" ilan eden ırkçı anlayışın tam da ilanında belirttiği tanımlara uyan biriydi.

Ömer bu topraklarda farklı din, dil, kültür olduğunun canlı ispatı idi. Ölümü ise bu kanıtın koca bir çığlığı oldu. Ömer bir Anadolu insanıydı. Binlerce yıldır, soykırımlara, baskılara, zulme, yağmaya rağmen dağılmamış, inadına beraber yaşayan toprakların tamamının bir resmi idi.

15 Temmuz'dan önce Ömer'in değeri, Semih Terzi denen beyni ve vicdanını bir gerizekalıya satmış, anca tam teçhizatlı 30 özel kuvvet  askeri ile dolaşabilen faşist sistem züppesinin 10'da biri bile değildi.

Şimdi Ömer herkesin kahramanıdır. Ne "biri" için, ne de "yukarıdaki" birileri için verdi canını. Aldığı feda eylemi emrini yok varsaymak kadar kolayı yoktu halbuki. Kendisine Semih'i vurma emrini veren komutanına telefonda tamam diyerek bir odaya saklanmak, hatta darbecilere karışmak çok kolaydı ama yapmadı.

Öleceğini bile bile yaptı eylemini. Darbeci olduğundan emin olmadığı bir tek mesai arkadaşına bile kurşun sıkmadı, silahını ona doğrultmalarına rağmen nefsi müdaafa göstermedi. Aldığı emri uyguladı, kurbanı ile yıllarca beraber çalışmasına rağmen hiç bir duygusallık ve duraksama göstermeden yaptı bunu.

Vatanı için yaptı. Ona "Allah için öl" denmedi, "Reis" için feda ol denmedi. Vatan için ölmesi istendi ve bir dakika tereddüt etmedi.

Bu topraklarda yaşayan ötekiler için hiç bir insan, hiç bir ulu varlık, ayak bastığı, ekmeğini yediğini, rüzgarının yüzünü serinlettiği topraklardan daha yüce daha ulu olamazdı. Olmadı da. Ömer kimsenin adamı değildi ve sadece bu bile kahraman olmasına yeterdi. Semih Terzi'yi öldürmesi işin basit bir pratiği idi.

Ömer, dini arkasına almış iki aşağılık çetenin kavgasının aleti olmadı. Emekliliği sonrası ne orada, ne burada bir siyaset yapayım, şuna buna yanaşayım köşe olayım planları yoktu onun. Sadece köyünde bir arsa ve bir ev hayali vardı. Toprağa dönecekti, kutsal bildiği vatanına iyice sarılacaktı. O hayalindeki evinin temelini yeni atmıştı, kredisini yeni çekmişti. Ama o zaten 2,5 metreye, 1 metrelik bir vatan çukuruna çoktan razıydı. Hrant'ın dediği gibi, bu ülkeden toprak almak derdinde değil, tam tersine o toprakların içine gömülebilmeyi istiyordu.

Ömer bir kahramandır. Tam da ihtiyacımız olandır. Belki de birliğimizin beraberliğimizin son kanlı canlı örneğidir.

Vatan denilen şey bir parti, bir kişi, bir yüce varlık değildir!

Vatan seçimle gelmiş veya yanyana sıkı durarak köşe başlarını ele geçirmiş çıkar çevrelerinin zırhlı arabalarının lastikleri altında ezilen asfalt değildir!

Vatan Ömer'in temelini attığı bitmemiş köy evidir!

Vatan Semih'e sıkılan 3 kurşunun her biridir!

Vatan Türktür, Kürttür, Alevidir, Sünnidir, Ermenidir, Lazdır, Ezididir, Araptır!

Vatan Ömer'in mezarının üstündeki ağacın dalıdır, toprağına dökülen sudur!

Vatan Ömer'in gözleridir!


Previous
Next Post »