Yirmi dört saati tonlarıyla alalandıran iki renk, siyah ve beyaz. Mevsimin belirleyiciliğinde bir biri fazla yer tutar bir günde, bir diğeri. Siyah ve beyazın eşitsizliği yılda iki kez bozulur. İki kez gün ve gece denkleşir on ikişer saat yer tutmakla. Ekinoks gününde. Gün tün eşitliğinde. İki baharda. 21 Mart dedi mi baharın ilkinde, 21 Eylül dedi mi baharın sonuncusunda.
Beyaz… Gül yaprağında masumiyet, papatya yaprağında çocukluk, boş sayfada başlangıç. Ferahlığın esintisi. Lekeleri hemen gösteren de ama. Öyle ki, denmiş ki “bütün renkler aynı hızla kirleniyordu; birinciliği beyaza verdiler.”
Beyaz saf duygular, sevgi, şefkat, naiflik. Siyah nefret, hınç... Öfke mi? O, kızıl…
Siyah, örtü. Gizleyici, gün ışığı geçirmez kalın perde. Beyaz, pencere açılınca görülen gökyüzünün bulutları. Belki bir güvercinden düşme kanat içi tüyü.
İki zıt kavram; iki tezat olgu, taban tabana farklı iki renk siyah ve beyaz. Her şey zıddıyla var olduğuna göre ne sırf beyaz olacak o halde ne tek siyah.
En akışkan iki renk; siyah ve beyaz. Siyah, beyaza yol alır en koyu anında bile. Beyaz siyaha akar. Bir siyaha bir beyaza döner dünya. Yarısı gün ışığında aydınlık, yarısı geceyle örtülü mışıl mışıl uykusunda olurken.
Gündüzden geceye, karın renginden çorak kara toprağa siyah ve beyaz.
Siyah mı, beyaz mı iyi? Fotoğraf karesindeki renklerden bağımsız bu soru. Siyahın ve beyazın anlattıkları ile ilgili olmalı cevap.
Ya gri? Karasızlığın rengi? Ne tam siyah ne de apak beyaz… Koyunun kenarından dönme, sütten çıkma ak kaşık da değil.
Siyah, bir uç, beyaz öte uç iken gri, ikisi arasında gidip gidip gelmekte tonlara bulanarak. Ortalama. Belki ılımlılık, belki ne olacağını bilememekten doğan seçimsizlik. Şu var ki ama, tek bir renge bürünmeyip ara yerde olduğundan mutlak dengeleme belki de dengesizlik gri, bakışa göre.
Direşken değil. Uçlarda değil. O kadar değil ki hem, grinin de açığı var, koyusu var. Dumanından fare tüyüne adlandırıla adlandırıla söylenegelmekte griler.
Gri olmak kolay değil. Ne kadar ağırlığı varsa siyahın, ne kadar saflığı varsa beyazın harmanı olmak onun işi. Ne tümden kötülüğü çağrıştırır ne tümden iyiliği. Bu yönüyle dünya gibi, insan gibi bir bakıma. İçinde hepsinden var. Biraz karanın anlattıklarından biraz beyazın anlamından yoğrulmuş gri... Çok koyulaşırsa, patladı patlayacak hale gelirse adı da değişir. Kurşuniye döner.
Gri, su katılmış renktir. Saf değil, katışıklıdır. Siyaha su katarcasına beyaz eklendiğinde kara, gridir artık.
Gri, bocalamadır. Kararsızlık; iki arada bir derede kalmaktır. Ne yerde ne gökte olmaktır gri. Ayakların yere basamaması, belki aklın başta olmaması hatta.
Gri melezdir. Afrikalı anne ile Afrikalı olmayan babanın çocuğuna benzer. Hiç tam olamaz o yüzden. Yarımların bütünlüğüdür çünkü. O yüzden yarım yamalak tek renk odur onca çeşninin içinde. Belki de çoğumuzun gride kendimizi bulmamız sırf bundadır.
(Her hakkı saklıdır)
Ayşei Yasemin YÜKSEL (Acemi Demirci)