RESMİN ÇILGIN DAHİSİ CARAVAGGİO


Kabına sığmaz, limitlerini zorlayan sıra dışı bir adam, Caravaggio.
 Gerçekçiliğin kendi döneminde resme zuhuru aynı zamanda… 
Barok Döneminin öncüsü, kimsenin cesaret edemediklerinin vuku bulmuş hali…

Barok sanat akımının ilk büyük sanatçısı olan Caravaggio, kendinden sonraki sanatçıları da oldukça  etkilemiştir. 
Eserleri sanat dünyasında devrim yapacak nitelikte sayılmıştır. 

Aşırı gerçeklikte yarattığı eserler dışında duygusal anlatımlı dinsel resimler de yapmıştır. 

Doğa gözlemlerini ayrıntıyla resme aktaran sanatçı ayrıca resimlerinde  ışık kullanımına da  büyük yenilik getirmiştir. 

Tarzında genel olarak karanlık alana tek kaynaktan ışık vermeyi yeğlemiş ve bu şekilde resimlerinde ki popülaritesini de arttırmıştır. 

Dahi ressamımız yapıtları ve yaşantısındaki acı sonla herkesi etkileyerek  tarihe adını büyük harflerle yazdırmayı başarmıştır. 

Bugün sanat eserlerinin yaratıcıları sayıldığında kendisinin  adı da  liderlerin  arasında en üstlerde geçer.

Bu ünlü ele avuca gelmez,  resimlerinde kompozisyon yeteneğinin sınırlarını zorlayan ve her sahnesinde ilahi hayata öykünen  haylaz ve uslanmaz  ressamımızın yaşam öyküsüne az biraz  dokunacak olursak;  

Michelangelo Merisi da Caravaggio, 29 Eylül 1571’de Milano’da doğmuştur.
 Sanatçının soyadını aldığı, Milano yakınlarındaki Caravaggio kasabası, ailesinin köklerine işaret etmektedir. 
Babası Fermo Merisi, Caravaggio Markisi Francesco Sforza’nın yanında mimar ve dekoratör olarak çalışmaktadır. 
Annesi Lucia Aratori, alt düzey aristokrat bir aileden gelir.
Aile, Milano’daki veba salgını sırasında Caravaggio kasabasına yerleşir, ancak kısa bir süre sonra, Caravaggio 11 yaşındayken babası hayatını kaybeder. 
Ressamın çocukluk dönemiyle ilgili çok fazla bilgi edinemiyoruz, ama daha sonraki yıllarda himayesine girdiği Kardinal’in yanında çalışırken onu ziyarete gelen kardeşini tanımazlıktan gelip, göz yaşları içinde kapıdan çıkıp gitmesine tepki vermemesinden anladığımız kadarıyla, hatırlamak istemediği çok şey var.

Fazlasıyla duygusal, duyarlı bir ressamdır Caravaggio.
12 yaşında, annesi onu bir zanaat ile uğraşmaya teşvik ettiğinde elinden gelen en iyi şeye başarılı olduğu resme yönelir. Annesi, onun Tiziano’nun öğrencisi olan, ünlü ressam Simone Peterzano’nun 1584-88 yılları arasında çırağı olmasını sağlar. 
Çıraklığı sırasında, Lorenzo Lotto, Leonardo da Vinci ve Girolamo Savoldo gibi sanatçıların izlerini taşıyan, Lombardiya resim sanatını öğrenmiş olur.
Günlük yaşamdan sahnelerin, rengin ve gölgenin sade ve gerçekçi bir dille betimlendiği, gece resimlerinin yapıldığı bu üslup, Caravaggio’nun özgün üslubuna temel oluşturmuştur.
Caravaggio, 1592 sonbaharında Roma’ya gelir. Meyve Sepeti Taşıyan Çocuk isimli resmi, Caravaggio’nun Roma’ya yeni geldiğinde yaptığı ve sanat dünyasında nispeten bilinmediği döneme ait bir eserdir.
 Resimdeki model Caravaggio’nun o sırada 16 yaşındaki arkadaşı Mario Minniti’dir.
 Kendisi gelecekte bir çok resminde ona modellik yapacaktır. 
Siyah ve yeşil üzümler, elmalar, armutlar, kayısılar, incirler, narlar ve üzüm, armut ve etkileyici yapraklardan oluşan bir meyve buketi, kıvırcık saçları dağınık, kendi haline bırakılmış, aralanmış dudakları ve hafif baygın gözleriyle tutkulu bir yüz ifadesi ile genç bir adam, sepeti birine sunar gibidir. 
Caravaggio’nun Cellar denilen mahzen ışığı tekniğini kullanarak yaptığı tablo, zıt ışık alanlarından oluşur.
Caravaggio’yu, Milano’dan Roma’ya gitmeye mecbur bırakan, bir kavga ya da cinayetle ilgili suçlanmasıdır.

En sevdiği modelinin ölümüyle birlikte karşı taraftan intikam almıştır. 
En azından filminde bu şekilde anlatılıyor.
bakınız 

Ünlü yönetmen Derek Jarman  bu filmde daha çok Faust burada  havasında ressamın kompozisyon yeteneğini vurgulamış gerçek yaşam öyküsüne çok az değinmiştir. 
 İlk gençlik yıllarından itibaren kavgacı ve tuhaf bir karakterdir Caravaggio. 
Yaşı ilerledikçe ve kariyerinde güçlüklerle karşılaştıkça daha da huzursuz ve dengesiz bir kişiliğe dönüşecektir.

Bazı uzmanlar daha sonra  bunun kullandığı boyalar ve kimyasallarla da ilgili olduğunu belirtmiştir. 

 Roma’daki ilk yıllarında, kaldığı yerlerin izini süren bir yol haritası oluşturmak neredeyse imkansızdır.
 Caravaggio’nun Roma’daki ilk günleri, Milanolu işsiz ressamlar, heykeltıraşlar ve taş oymacıları arasında geçer.
 İlk olarak, Lorenzo Siciliano adında, bilinmeyen bir sanatçının yanında iş bulur.
Sanatçının ilk patronu, kalacak yer ve yiyecek karşılığında dinsel resimleri kopyaladığı rahip Pandolfo Pucci, Campo Marzio semtinde bir sarayda yaşamaktadır. Sanatçı, burada uzun süre kalmaz, yeniden sokaklara döner.
 Ağır bir hastalık geçirir, durumu umutsuzdur, ancak altı ay sonra iyileşir.
 Bu günlerde, ilk kişisel portresi olan Hasta Baküs’ü resimler.
 Ancak, bu eser üzerinde çalıştığı dönemde bacağındaki ciddi bir rahatsızlık nedeniyle tedavi gören Caravaggio, yaşadığı fiziksel acıyı modelin yüzüne yansıtmasına rağmen, yaralı bacağını gizlemiştir. 
Bu resimde, uyguladığı Lombardiya resim sanatının, yarım figür gösterme özelliğini, daha sonra yapacağı resimlerde de uygulayacaktır. 
Uzmanlar, bu melankolik resmin, ressamın kendi portresi olduğunu kabul eder.
 Dionysos (Yunan şarap tanrısı) ya da İsa olarak bakabileceğimiz bu eserin başrolüne kendi aksini yerleştirmiştir.

Hilekarlar isimli tablosunda, masada karşı karşıya duran iki genç, gerçekte aynı kişidir, ama zıt karakterleri yansıtırlar.
 Bu hilekar, bir eliyle oyun masasına yaslanmış, diğer eliyle arkasında kemerinden sahte bir kart çıkarır. 
Gencin yanındaki üçüncü kişi kartların sayılarını bakarken, arkadaşına parmaklarıyla üç işareti yapar.
 Yırtık pırtık eldivenler fakirlik göstergesi değil, işaret olan kartları tanımayı sağlar. Bu resmin de  30’dan fazla kopyası bulunmaktadır.

Caravaggio’nun, Roma’da gözlemlediği ve büyük bir gerçekçilikle betimlediği insan figürlerinin, resmin ön planını kapladığı üslubu bu sıralarda ortaya çıkar. Resimlerinde, sıradan insanları, ağır çalışma koşullarından vücudu deforme olmuş fakirleri, fahişeleri, giysilerini, yüz ifadelerini ve vücutlarını idealize etmeden, tüm gerçekçiliğiyle yansıtmaktadır.
 Bu eserlere egemen olan melankolik atmosfer havası , sanatçının yaşamı ilerledikçe daha da yoğunlaşacaktır.

Bir resim tüccarının atölyesine bıraktığı Falcı resmiyle, Kardinal Francesco Del Monte’nin dikkatini çeker.
 1595-96’da Kardinalin yanında altı yıl boyunca çalışır.
Roma’da San Luigi dei Francesi Kilisesi, Contarelli Şapeli için, Aziz Matta’nın yaşamını resimlediği üç eserinden ilki, Aziz Matta’nın Şehit Edilmesi’dir. 
Bu resimde, azizin bir ayin sırasında şehit edilmesini, büyük bir gerçekçilik ve ışık-gölgesini  yoğun dramatik etkisiyle betimlemiştir. 
Resmin merkezindeki yarı çıplak figür, azizin katilidir.
 Sol taraftan gelen güçlü ışığın etkisiyle, yüzündeki acımasız ifade daha da belirgin hale gelmiştir.
İzleyicinin dikkati, katilin kolunu durdurmaya çalışan azizin sağ eliyle birlikte, sağ alt köşeye doğru çekilmektedir. Sanatçı, resmin arka planına, bu olayı çaresizce izleyen bir figür olarak, kendi portresini de yerleştirmiştir.
1600 yılına gelindiğinde, Caravaggio kendini Roma’nın sanat ortamına kabul ettirmiştir. Resimleri çok beğenilmekte, seçkin alıcılar, eserlerine sahip olmak için yarışmaktadırlar.
Caravaggio’nun bazı resimlerinin birkaç kopyası mevcuttur. 
Sanatçının, reddedilen eserlerinin yeni versiyonlarında, bütünüyle farklı kompozisyonlar denemesinden yola çıkarak, kendi eserlerinin kopyalarını üretmediği ileri sürülebilir.
 Kopyaların, kendi dönemindeki ve sonraki sanatçılar tarafından yapıldığı düşünülmektedir.

Santa Maria Popolo Kilisesi’nin Cerasi Şapeli’nin duvarına yerleştirilen ve ilk versiyonu reddedilen Aziz Paul’un Dönüşümü resminde, Tarsuslu Yahudi tüccar Şaul’un Şam’a yolculuğunda İsa Peygamber’in sesini duyması ve Hristiyan olmasını anlatmaktadır. 

Katolik mezhebinin kurucusu olan ve Aziz Paul adını alan Şaul, sanatçı tarafından, bir gece sahnesi içerisinde  geçici körlük geçirerek atından düştüğü ve  alışılmadık, karmaşık bir kompozisyonda betimlenmiştir.

 Caravaggio kompozisyonu atın çevresinde kurmuş, İsa’yı betimlemekten kaçınmıştır. Etkileyici perspektif tekniğiyle kısalttığı yerdeki Paul, bedeninin sağ üst yanına düşen ışığa uzanıyor.
 Bu dinamik perspektif, izleyicileri karanlıkta kalan seyisten alıp Paul’un bedeninin çizdiği diyagonalıyı izlemeye yöneltiyor.

Aziz Thomas’ı resmettiği eserinde, üç havari İsa’ya merakla bakıyor ve aralarından biri parmağını onun göğsündeki yaraya sokuyor. Alışılmışın dışında olan bu tablonun, dindar insanlara ne kadar saygısız ve hakaret edici geldiğini hayal etmek zor olmasa gerek. Onlar, nede olsa  güzel kıvrımlı giysilere bürünmüş ağırbaşlı havariler görmeye alışmışlardı.

 Oysa Caravaggio’nun tablosundakiler, kırışık alınları ve yıpranmış yüzleriyle daha çok sıradan işçileri anımsatmaktaydı.

 Ama Caravaggio’nun kendisinin de yanıtlayacağı gibi, gerçekten yaşlı emekçiler  sıradan insanlardı.

 Kuşkucu Thomas’ın uygunsuz davranışına gelince, İncil bu konuda çok açıktır.
 İsa, Thomas’a şöyle diyor: “Yaklaştır… Elini, koy böğrüme. Kuşkucu olma, inançlı ol!” Koyu tonlarda yapılan resim, malzemenin aksine zengin ve yumuşak bir uyumla birleşir, ancak asıl çarpıcı olan renklerin kendisinden çok, sahnenin inandırıcılığıdır.

Aynı dönemde yaptığı Meryem’in Ölümü, Loreto Meryemi ve Papalık Muhafızlarının Meryemi resimleri, sanatçının aşırı gerçekçi üslupları yüzünden, alıcıları tarafından reddedilmiştir.
 Bu resimlerin reddedilme nedeni, ikonografik uyumsuzluk olarak açıklanır, ancak eserlerin hemen başka alıcılar bulması ise şaşırtıcıdır.
Caravaggio, 1604 sonbaharından itibaren, şiddet içeren olayların içinde yer almaya başlar.
 Kavgalara karışır, birkaç kere hapse girer. Güçlü tanıdıkları sayesinde hapisten çıkarılır.
 1605 yılında, ruhsatsız kılıç ve hançer taşımaktan tutuklanır, kefalet ücretini ödeyen arkadaşları sayesinde serbest bırakılır. 
Dokuz gün sonra, daha ciddi bir suç işler.

Burada artık yavaştan psikolojisinin gittiğini anlıyoruz. 

Kabul edilmeme, sevgi şefkat emarelerinden yoksun olan bu adamı hayat ve kariyerinde geldiği nokta oldukça hırpalamış ve yormuştur. 

İspanyol elçilik sarayının önünde, Caravaggio’nun kadını olarak bilinen, Loreto Meryemi’nde model olarak kullandığı Lena adlı fahişe yüzünden, bir avukata kılıçla saldırır.
 Önce Del Monte’nin sarayına, daha sonra Cenova’daki zengin, güçlü müşterilerinin yanına sığınır.
 Kısa bir süre sonra da Roma’ya döner.
Roma’daki son günlerinde, Kardinal Borghese için çalışır. 
Sanatçı, Kardinal’in ikametgahı Villa Borghese için Aziz Jerome’u resimler.
 İncil’i 4. yüzyılın sonunda Latince’ye çeviren Aziz Jerome, Katolikler için büyük önem taşımaktadır.
 Oldukça sade ve ruhani olarak resmettiği eserde, azizin başı ve sakalı yenilikçi bir tarzda boya lekeleriyle biçimlendirilmiştir.
 Bir kumaşla sarınmış, ışıkla ortaya çıkarılan, çıplak teninin narinliği dikkat çekicidir.
 Barok tenebrizmi ile (aydınlık ve karanlık alanların dramatik etkiyi artırmak amacıyla karşıtlık oluşturacak biçimde düzenlenmesi) tek ışık kaynağından aydınlatılan baş ile kafatası karşı karşıya, diğer bir deyişle ruhanilik ile ölüm karşı karşıya gelmiştir bu eserinde.
28 Mayıs 1606’da bir kavga sırasında Roma’nın kenar mahallelerinden birinin çete lideri olan Ranuccio Tomassoni’yi öldürür.
 Suçunun karşılığı olan ölüm cezasına çarptırılmamak için Roma’dan kaçar.
 Kavganın bir tenis maçı yüzünden çıktığı belirtilmekle birlikte, asıl nedeninin bir kadın olduğu düşünülmektedir.
 Caravaggio’nun kavga sırasında, başına iki ağır darbe almış olması, olayı nefsi müdafaaya dönüştürebilecektir, ancak sanatçının kabarık sabıka kaydı yüzünden, daha önceki olaylarını örtbas eden nüfuzlu tanıdıkları, bu olayı malesef ki kapatamazlar.
 Ünlü resaam, Colonna ailesinin yanına Napoli’ye gider.
Napoli’de de büyük ilgi görür.
 Napoli’de yaptığı en önemli resimlerinden, Tesbihlerin Meryemi ve Yedi Büyük Günah resimleri, Rembrandt ve Velazquez gibi, Barok resmin önemli sanatçılarını etkilediği gibi, Napolili yerel ressamlar üzerinde, 18. yüzyıla kadar sürecek büyük bir iz bırakır. 

Caravaggio gibi resim yapmak (Caravagisme), Napoli resim sanatının bir üslubu olur.

Büyük başarılar kazandığı Napoli’de sekiz ay kalır ve bilinmeyen bir nedenle Malta’ya gider.
 Malta Şövalyelerinin lideri Alof de Vignacourt için resimler yapar.

Vignacourt, sanatçının çalışmalarından öylesine memnun olur ki, onu Şövalye ilan eder. 
Malta’da geçirdiği sakin günler, beş ay kadar sürer.
 1608 Ağustos ayı sonlarında, Malta Şövalyeleriyle girdiği büyük kavgada, şövalyelerden biri ağır yaralanır ve sanatçı tutuklanır.
 Kavgaya karışan şövalyeler, tarikattan kovulurlar. 
Bu durum, Malta Şövalyeleri’nin sanatçının ölümüne kadar sürecek bir intikam isteğine yol açar.
 Kapatıldığı zindandan, büyük olasılıkla Alof de Vignacourt’un yardımıyla kaçar.

Caravaggio’un yeni mekanı Sicilya’dır. Siracusa, Messina ve Palermo’da önemli resimler yapar.
 Bunlar arasında Sicilya’nın koruyucu azizesi Azize Lucy’nin Gömülmesi, Lazarus’un Dirilişi ve Çobanların Secdesi yer almaktadır. 

Sicilya’da Malta Şövalyeleri tarafından takip edildiğinden endişe etmektedir.

Caravaggio’yu Sicilya’da anlatan kaynaklar, tuhaf davranan, günlük giysileri üzerinde ve silahlı uyuyan, küçük bir eleştiride kendi resmini kılıcıyla parçalayan, yerel ressamları küçümseyen biri olarak aktarmaktadırlar.

Kendisi için en güvenli yerin Napoli’deki koruyucusu Colonna ailesi olduğunu, bu ailenin Papalık tarafından affını sağlayacağını düşünerek, dokuz ay sonra Napoli’ye döner.
 1609 yılında, Napoli’de bir kavgada öldüğüne dair haberler Roma’ya ulaşır.
 Bir meyhanenin dışında saldırıya uğramış, ölümcül yaralı olarak sokağa terk edilmiştir, tedavi edilir ve yüzünü deforme eden derin bir yara iziyle birlikte iyileşir.
 Bu saldırının, Malta Şövalyeleri tarafından düzenlendiği sanılmaktadır.

Napoli’de geçirdiği günlerde, kendine Malta’da hep iyi davranmış ve onu korumuş olan Alof de Vignacourt’dan af dilemek için, şövalyelerin koruyucu azizi Vaftizci Yahya’yı yeniden yorumladığı Vaftizci Yahya’nın Başını Elinde Tutan Salome resmini gönderir.

Bu resimdeki Vaftizci Yahya’nın kesik başı ile yine aynı dönemde yaptığı Davut ve Goliath resminde, Goliath’ın kesik başı kendi portresidir.
 Davut ve Goliath resminde, oto portresi olarak yaptığı Goliath’ın başı, kendisine verilen ölüm cezasını çağrıştırmaktadır. Sanatçı, kendini bir günahkar olarak görmekte, pişmanlığını ve affedilme isteğini yansıtmaktadır. 
Bu resim, İncil’den alınan bir konunun en devrimci ikonografik yorumudur.
 Caravaggio günahı, onu öldüren Davut ise İsa peygamberi simgelemektedir, İsa’nın yeryüzündeki temsilcisi Papa’dan affını dilemektedir.

Ressamın üzücü sonu;

1610 yazında, Papalık tarafından affedilme ümidiyle, Roma’ya doğru giden bir gemiye biner.
Napoli’de yaptığı son iki resmini, hediye olarak Scipione Borghese’ye götürmektedir. Gemi, Palo limanına yanaştığında, Papalık muhafızlarınca, zorla karaya çıkarılır ve hapse atılır.
 Bu olayın da, Malta Şövalyeleri’nin tuzağı olduğu düşünülmektedir. 
İki gün sonra serbest bırakılır, ancak gemi sanatçının resimleri ve eşyalarıyla birlikte çoktan yola çıkmıştır.
 Caravaggio, gemiyi yakalayabilmek için bataklık zeminli bir bölgede 200 kilometre yürüyerek, Porto Ercole’ye ulaşır.
 Sahilde baygın bulunur, hastaneye götürülür. 18 Temmuz 1610 günü, yorgunluğun tetiklediği kalp krizi ve hummadan yaşamını kaybeder.
 On gün sonra, o çok beklediği, Papalık tarafından affedildiğine dair resmi yazı gelir.

Eserlerinin ergilendiği yerler:

Bacchus : Galleria Borghese, Roma

Hilekarlar : Kimbell Sana Müzesi, Texas

Bakire Meryem’in Ölümü : Louvre Müzesi, Paris

Vaftizci Yahya’nın Boynunun Vurulması : Aziz Yahya Kilisesi, Valletta

Goliath’ın Başıyla Davud : Galleria Borghese, 

Bu gün  ünlü ressamın halen  sırdır nasıl öldüğü.

Acaba kendi istediği için mi böyle çileli bir hayatı seçmiştir, yoksa zenginlerle fakirlerin arasındaki bu keskin bıçak mı onu ateşlemiştir bilemeyiz.

Ancak bilinen bir şey var ki; sanatı bugün bile dünyayı sarsmaya devam etmektedir.

Çağdaşlarının, "yeteneklerini kö­tüye 

kullanan bir dahi" olarak gördüğü, coşkulu 

ve karamsar bir sanatçı olan İtalyan

res­sam Caravaggio 17. yüzyılın en 

yenilikçi res­samlarından biridir. 

Işıkla gölgeyi karşıt­lık oluşturacak

biçimde kullanışı, özgün kom­pozisyonları 

ve konularını ele alış biçiminden dolayı 

gelenekçi ressamlardan ayrılır.

Bana kalırsa dünyada sanatla uğraşıp da 

Caravaggio'ya ve resimlerine  hayran 

olmayacak birini bulmak zordur gerçekten.

Sanatla Kalın dostlarım...

BEN OLSAM;

Caravaggio döneminde yaşamak zor olsa gerek, bir yandan Papa bir yandan ilahi adaletin saf yanlılığı bir yandan zor bir döneme sanatçı olarak doğmak,hem oto kontrolü elden bırakmamak, hem sağ duyulu sanatçı kimliğini korumak..

Ben olsam diyemiyorum  çünkü böyle resimleri ve kompozisyonu yaratan bir sanatçı olmak büyük bir yürek ve el maharetliliği istiyor gerçekten. 
Sadece sağlığa dikkat etmek gerek galiba böyle kendinize yüklendiğiniz bu dönemde..




























Caravaggio


Previous
Next Post »