Değerli ve sevgili okuyucu nasılsın?
Şu an bendeniz iş yerimde camdan dışarıyı seyrediyorum.
Yılbaşında beklediğimiz kar neredeyse şimdi ufaktan attırmaya başladı.
Eskiden yılbaşı dediniz mi kar erkenden yağmaya başlar, eski dostlarla birbirimizi arayıp telefon da karlar düşer şarkısını söylerdik.
Öylesine çok ağaç katliamı yapıldı ki mevsimler de artık ne yapacağını nasıl davranacağını şaşırmış durumda.
Hangi dönemde yağmur, hangi dönemde kar yağacak bir bilinmez denklem gibi.
Yanlız dışarıda inanılmaz keskin bir soğuk var ki sormayın resmen kemiklerimiz titriyor, içimiz üşüyor o fenalar fenası hapşuruktan şirket olarak hiç birimiz kendimizi alamıyoruz.
Yılbaşında beklediğimiz kar neredeyse şimdi ufaktan attırmaya başladı.
Eskiden yılbaşı dediniz mi kar erkenden yağmaya başlar, eski dostlarla birbirimizi arayıp telefon da karlar düşer şarkısını söylerdik.
Öylesine çok ağaç katliamı yapıldı ki mevsimler de artık ne yapacağını nasıl davranacağını şaşırmış durumda.
Hangi dönemde yağmur, hangi dönemde kar yağacak bir bilinmez denklem gibi.
Yanlız dışarıda inanılmaz keskin bir soğuk var ki sormayın resmen kemiklerimiz titriyor, içimiz üşüyor o fenalar fenası hapşuruktan şirket olarak hiç birimiz kendimizi alamıyoruz.
Bazen gün için de olmadık insanlarla tanışıp, onların ilginç hayat hikayelerini yaşama yerleşmelerinin hikayelerini dinlemek çok farklı bir his, herkesin bir acelesi var, herkesin harcı borcu var, kimi ev kredisi, kimi araç kredisi, kimi çocuğunu kreşe verip akşam kreşden alma derdine düşmüşken hayat gerçekten bazen çok zor olabiliyor.
Bana kalırsa böylesi yatırımları erken yaşlarda yapmak lazım ve birazda birikim tabi ki.
Yoksa insan ne hayattan ne evliliğinden, ne de geleceğinden keyif alabiliyor.
Yoksa insan ne hayattan ne evliliğinden, ne de geleceğinden keyif alabiliyor.
En kötüsü de geç yaşlarda, tamda hayatın sefasını süreceğiniz en keyifli zamanlarda bir de bakmışsınız ki hala borç harç batağı içindesiniz, olmaz olsun böyle sıkıntılar üzüntüler stresli yaşamlar diyerek, umarız 2018 herkes için muhteşem ötesi bir yıl olur. Ben bu yıldan çok umutluyum, hem maddi hem manevi, hemde özel anlamda çok güzel bir yıl olacağını hissediyorum.
Geçenlerde, ofisimize yeni bir yavru köpekçiğin gelmesiyle beraber monoton iş akışımız bir anda renklenmiş oldu.
Bize yeni alışmaya çalışan ve adının Lohdi olduğunu öğrendiğimiz yavru köpekçiğin bebeksi halleri, kendini uykudan alamaması, daha yeni doğmuş bir bebek gibi etrafını yadırgayıp, yattığı yerden bizi izlemesi gerçekten çok ilginçti hepimiz için.
Adına önce Loki ,Lohdi deniliyorken, yeni gelen Fabrika üretim müdürümüz tarafından kendisini enstantaneli bir şekilde sevip sarmalaması ve yeni bir isim takmasıyla oldu mu size adı Lohdican...
Lohdican yavrucuk, önceleri hiç kıpırdamayıp hareket etmezken, benim el altı pazar verdiğim tatliş kuru üzümler sonrası ufaktan canavar olma yolunda ilerlemeye başlamaz mı?.
Monoton geçip giden günlerimiz ve iş hayatımız da renklenerek daha da hareketli geçmeye başlamış oldu.
Devrilen saksılar, dökülen topraklar, yenilen bitkiler, hırpalana eşyalar ısırılan kanepe ve duvarlar:) ben bu kadarını sayıyorum gerisini siz düşünün artık:))
Monoton geçip giden günlerimiz ve iş hayatımız da renklenerek daha da hareketli geçmeye başlamış oldu.
Devrilen saksılar, dökülen topraklar, yenilen bitkiler, hırpalana eşyalar ısırılan kanepe ve duvarlar:) ben bu kadarını sayıyorum gerisini siz düşünün artık:))
Tabi ki bu yaramazlıklarına haylazlıklarına hiç ama hiç aldırmadan, severek, okşayarak, konuşarak ve evimizden getirdiğimiz az biraz sükseli yemekleri de yediğini görerek mutlu olduğunu gördüğümüz Lohdican'ı gerçekten çok sevdik.
İçimizdeki neşenin daha da artmasına sebep olan Lohdican'a bağlanır olduk.
Biz nereye, Lohdican oraya, hayvancağız öyle bir seviyor ki hepimizi belli ki anası, babası , ailesi, evi ocağı zannediyor bizleri:))
İçimizdeki neşenin daha da artmasına sebep olan Lohdican'a bağlanır olduk.
Biz nereye, Lohdican oraya, hayvancağız öyle bir seviyor ki hepimizi belli ki anası, babası , ailesi, evi ocağı zannediyor bizleri:))
Öyle ki ben özellikle beni daha çok sevsin ve bana daha çok alışsın diye yapmadığım şaklabanlık, maymunluk, sevimlilik kalmıyor du ona karşı ,hayvancağızla kendi ses tonumu değiştirip daha samimi konuşmalar, yakın göz teması kurmalar , yaptığı yanlışları, vurdu kırdıları , sakarlıkları sineye çekip görmezden gelmeler, gayet sakin bir uslupla kızmadan bir çocuk şefkatiyle kendisini çok sevmeler ve daha nicesi.
Masamın altına sığındığı vakitler de avucumun içiyle kafasını, yanağını çenesini, okşayıp, vücudunu sıvazlayıp, onun diliyle konuşur, hislerini derinden anlamaya çalışıp, bu tavırlarımla onu gerçekten sevdiğimi belli etmekten geri durmuyordum.
Bu şekilde yapıyordum çünkü; hayvanlarla sevgimizi içselleştirmenin, karşılıklı sevgiyi bağımlı hale getirmenin başka da bir yolu yoktur diye düşünüyordum.
Masamın altına sığındığı vakitler de avucumun içiyle kafasını, yanağını çenesini, okşayıp, vücudunu sıvazlayıp, onun diliyle konuşur, hislerini derinden anlamaya çalışıp, bu tavırlarımla onu gerçekten sevdiğimi belli etmekten geri durmuyordum.
Bu şekilde yapıyordum çünkü; hayvanlarla sevgimizi içselleştirmenin, karşılıklı sevgiyi bağımlı hale getirmenin başka da bir yolu yoktur diye düşünüyordum.
Tatliş kedim Pıtır'dan tecrübeli olmam sebebiyle de arada onu uyuduğu yerden kaldırıp, güzel tonlamalarla , hoppa happi yuppi, hadi oğlum çınlamalarıyla hayvancağızı oradan oraya koşturup iyice coşturuyordum.
Sonuçta bebek gibi ne gösterirseniz onu öğreniyor, onu benimsiyor, dünyayı sizin gözünüzle görüyor du bir tanecik Lohdicanımız.
Masamın dibinden ayrılmayan Lohdican kuzusu, tüm gün yanımda uyuyor uyumakla da kalmayıp , o tatliş kafasını ayakkabılarıma bacaklarıma sürterek mutluluktan ölüyor.
Masamdan azıcık kalkayım su alayım, az hareket edeyim, mutfağa, koridora dışarı çıkayım desem yandım allah, ikiz bebe gibi dizimde dibimde, peşimde, önümde ardımda benden ayrılmamacasına benle beraber her daim yanımda.
Masamdan azıcık kalkayım su alayım, az hareket edeyim, mutfağa, koridora dışarı çıkayım desem yandım allah, ikiz bebe gibi dizimde dibimde, peşimde, önümde ardımda benden ayrılmamacasına benle beraber her daim yanımda.
Buraya kadar bana göre her şey normal gibi, asıl anormal olan şey, bir hayvanın beni bu kadar seviyor ve yanımdan ayrılamıyor olması bizim iş yerindekiler tarafından garipsenir olmasıydı.
Hayvanlara fısıldayan kadına çıktı adım desem yeridir.:)))
Hayvanlara fısıldayan kadına çıktı adım desem yeridir.:)))
Galiba ben İnsanlardan daha çok hayvanlarla anlaşıyorum.
Hayvanlar bu dünyanın sessiz kahramanları, ne dedikodu yapıyor, ne ayağınızı kaydırıyor, nede kıskançlık ne meret dünya vari işlerden bir zerre haberleri yok yavrucakların.
Dünyanın en masum en tatlı ve en içten varlıkları onlar.
Bazen biraz hayvandan kendimi geri çekeyim uzak durayım diyorum, ama banamısın demiyor güzel gözlüm uzaktan bana tatliş tatliş bakıyor.
Çalışırken yaramazlıklarıyla dikkatimizi de dağıtmaktan geri kalmıyor bazen .
Hatta onu koridora çıkarıp araya bir duvar gibi bir şey koydum bana mısın demiyor kuzum, eşyaların üzerinden atlayıp yine bana gelme yine dizimde uyuma derdinde.
Çalışırken yaramazlıklarıyla dikkatimizi de dağıtmaktan geri kalmıyor bazen .
Hatta onu koridora çıkarıp araya bir duvar gibi bir şey koydum bana mısın demiyor kuzum, eşyaların üzerinden atlayıp yine bana gelme yine dizimde uyuma derdinde.
Sağ tarafımdaki cam panelden ona el sallıyorum.
Çıldırıyor oradan yavrucak:))
Çıldırıyor oradan yavrucak:))
Sonuç olarak hayvana sevgi vermek, emek vermek bambaşka bir şey...
Tüm canlılar sevmeyi ve sevilmeyi hak ediyor.
Ha çocuğunuza bu kadar bakmış emek vermiş sevmişsiniz, ha şurada yatan ağzı var dili yok yavrucağa sahiplenip sevmişsiniz.
İnanın bana göre hiç bir farkı yok..
Sevgi aynı sevgidir, sevginin dili kemiği olmaz.
Bir zamanlar çok sevdiğim bir arkadaşımın şimdi çok uzaklarda anısıyla beraber bende yaşayan bu dostumun bir sözü vardı;
Tülin, gerçek aşk her şeyin içinde bir parçada, kimi zaman bu evlat sevgisinde, kimi zaman kedine duyduğun sevgide, bazen evde özenle büyüttüğün mandalina ağacında demişti.
Nedense bu sözleri çok hoşuma gitmişti, gerçek aşk neydi? neye duyulan özlemdi?
Ormandan gelen esintiyle, sesimiz rüzgara, kalbimiz içimizde bir yerlerde arayış içinde, kuş seslerine karışmıştı o gün orada yaptığımız sohbetimiz.
Ha çocuğunuza bu kadar bakmış emek vermiş sevmişsiniz, ha şurada yatan ağzı var dili yok yavrucağa sahiplenip sevmişsiniz.
İnanın bana göre hiç bir farkı yok..
Sevgi aynı sevgidir, sevginin dili kemiği olmaz.
Bir zamanlar çok sevdiğim bir arkadaşımın şimdi çok uzaklarda anısıyla beraber bende yaşayan bu dostumun bir sözü vardı;
Tülin, gerçek aşk her şeyin içinde bir parçada, kimi zaman bu evlat sevgisinde, kimi zaman kedine duyduğun sevgide, bazen evde özenle büyüttüğün mandalina ağacında demişti.
Nedense bu sözleri çok hoşuma gitmişti, gerçek aşk neydi? neye duyulan özlemdi?
Ormandan gelen esintiyle, sesimiz rüzgara, kalbimiz içimizde bir yerlerde arayış içinde, kuş seslerine karışmıştı o gün orada yaptığımız sohbetimiz.
Veda
Güzel bir hafta ve hafta sonu olsun tüm çalışanlar için , ezilmeden yıkılmadan, daha güçlü olarak.
Merhamet hep sol göğsümüzde kalsın, hiç oradan çıkmasın.
Sevgiler dostlar hepinize.
Merhamet hep sol göğsümüzde kalsın, hiç oradan çıkmasın.
Sevgiler dostlar hepinize.
Ama dizinizde eteğinizde de benim gibi minik bir Lohdican kuzusuyla beraber.:))