Gerek kelime-i tevhîd zikrinde gerek diğer zikir usûllerinde sağa sola doğru yapılan hareketlere, Kur`ân-ı Kerîm'de de bir işâret vardır. Bu işâret, Ashâb-ı Kehf hakkındaki "وَتَحْسَبُهُمْ أَيْقَاظًا وَهُمْ رُقُودٌ وَنُقَلِّبُهُمْ ذَاتَ الْيَمِينِ وَذَاتَ الشِّمَالِ ve tahsebuhum eykâzan ve hüm rukûd ve nukallibuhum zâtel yemîni ve zâteş şimâl" âyet-i kerîmesindedir. Bu âyet-i kerîmede hakîkaten akılları durduran incelikler ve pek derin ma'nâlar vardır. Cenâb-ı Hakk, bu âyet-i kerîmede, eğer Ashâb-ı Kehf'i görecek olsaydık, onları uyanık zannedeceğimizi, halbuki onların uyumakda olduklarını beyân buyurdukdan sonra, onların yattıkları yerde sağa sola dönüşleri hakkında, "Muhakkak ki onları sağa ve sola döndüren biziz" buyuruyor. Üstelik âyet-i kerîmedeki fiiller hep süreklilik bildiren muzâri sîgasıyla yani geniş zaman kipiyle zikrediliyor, mâzî sîgası yani geçmiş zaman kipi kullanılmıyor. İşte dervîşlerin zikrullah esnâsındaki vecd, istiğrak ve Allah'a tam bir teslîmiyyetle sağa sola dönmeleri buna işâretdir.
Kim tâlibdir "illâ" rumûzun varlık hicâbın "lâ" ile silsin
Gülzârı tâlib dîdârı râgıb bülbül gibi her dem zârî kılsın