Dört Şeyle Dört Şeyi Yıka

Muzaffer Efendi Hazretleri buyurdular ki:
Dört şeyle dört şeyi yıka.
Birincisi, aşkullah ile, muhabbetullah ile, havfullah ile, kork, gözünden yaşı dök, yüzünü yıka. Yüz kirini, ancak Hakk korkusu, Hakk muhabbeti, Hakk aşkı ile dökülen gözyaşı temizler. Bildiğin kirden bahsetmiyorum. Hakk'dan gayrı kime yüz tutdunsa yüzün kirlenmişdir. Hakk'dan gayrı kime yüz tutdunsa yüzün kirlenmişdir. Bu kiri, aşkullah, muhabbetullah ve havfullah ile gözünden dökeceğin yaş ile yıka.
İkincisi, kalbini, muhabbetullah ve muhabbet-i Resûlullah ile tathîr eyle. Zîrâ mal ve kasa ve kesenin menfaat vermediği günde, ancak kalb-i selîm sâhibleri müstesnâ olup, o gün ancak onlar Hakk'ın rızâsına ereceklerdir. Öyleyse kalbini tathîr eyle!
Sür çıkar ağyârı dilden tâ tecellî ide Hakk
Pâdişâh konmaz sarâya hâne ma'mûr olmadan
Kalbini tathîr eyle, Hakk'ın sevmediği sıfatları sür ve kalbini aşkullah ile, muhabbetullah ile süsle. Zîrâ kalb-i selîm sâhibi olan kişi, Rabbini ve O'nun Resûlünü ve sâlihleri ve velîleri sever.
Üçüncüsü, lisânını gıybet etmekden ve adam kalbi kırmakdan, adam kalbi kırmakdan tathîr eyle ve zikrullah ile tathîr edip süsle. Yani zikrullah ile yıka. "وَسَبِّحُوهُ بُكْرَةً وَأَصِيلًا ve sebbihûhu bükraten ve asîlâ", yani gece-gündüz, akşam-sabah Hakk'ı zikreyle. Zikirden murâd, yalnız "Allah, Allah", "Lâ ilâhe illallah" demek değildir. Bunlar zikrullahdır ama elfâz ile zikirdir. Zikirden murâd, Hakk'ı hiç bir zaman unutmamakdır. Sakın Allah'ı unutma! Allah dâimâ seninle berâberdir, seni görücü ve bilicidir. Zikir, unutulan bir şeyi hatırlamakdır. Elfâz ile söylemek elbet ki, islâmını izhârdır, muhabbetini âşikâr eylemekdir ama mücerred lisân ile söyleyip kalbi gafletde olanlar helâk olmuşlardır. Ağzından çıkan "Allah" kelimesinin, "Tevhîd" kelimesinin sâhibinin Allah olduğunu bil! Hakk'ı hiç bir zaman unutma! Nerede olursan ol, kim olursan ol, neci olursan ol, bil ki Hakk seni bir gün hesâba çekecek. Hesâba çekilmeyince, dört suâle muhâtab olmayınca, ayaklar bir yerden bir yere kımıldayamayacak. Bunu hatırla!
Dördüncüsü, suçlarını ve günâhlarını da tövbe ile yıka. Tövbe de, "estağfirullahe'l-azîm ve etûbu ileyh" demekle değildir. Bu bir zikirdir. Fenâlıkları Allah için terk eyle. Yoksa fenâlığı yaptın estağfirullah dedin, fenâlığı yaptın estağfirullah dedin, bu Allah'dan mağfiret dilemekdir ama böyle tövbe olmaz. Tövbeden murâd, yapılan kötülüğü kökünden terketmekdir. Meselâ bir testiyi kırmak gibi. Ya da memeden sağılan süt gibi. Memeden sütü sağdımız vakit tekrardan o sütün içeriye girmesi kâbil olmadığı gibi sen de yaptığın suça öyle nâdim ol, tövbe eyle. Bir suç ki vaktiyle yapmışsın, tövbe etmişsin ama o suçu hatırladığın vakit sana zevk veriyor, bilesin ki o suça tövbe etmiş değilsin. Tekrâr ediyorum, tövbenin kabûlünün alâmetini sana haber veriyorum. Bir suç yaptın, tövbe ettin, o suçu artık yapmıyorsun ama o suçu hatırladığın vakit lezzet duyuyorsun, arzuluyorsun, bil ki tövbe etmiş değilsin. Ne vakit, o suçun kötü olduğunu bilip, yaptığına nâdim olup, o suçdan iğrenirsen, bilesin ki tövben işte o vakit makbûl olmuşdur. 
Erişir vuslata dil zikr ile tenvîr olsa
Mâye-i 'aşk ile her kûşesi ta'mîr olsa
'Âlem-i ekber ile asgarı câmi' olur
Mâsivâ mezbelesinden hele tathîr olsa

Previous
Next Post »