İstanbul Kırmızısı (Rosso Istanbul) Nasıl Bir Film? Filmin Sonu Hakkında İzleyici Yorumları ve Detaylı Analiz!

Selamlar değerli TipAdam okurları :)

Bugünkü yazımda sizlere uzun zamandır beklediğim bir Türk filmini aktaracağım. Biraz değişik bir yazı olacakmış gibi hissediyorum ama zaten filme gidenler de bir o kadar kafa karışıklığı içerisinde filmi izleyip, sonucuna dahi varamadıkları için; ''senin yazından da ne olur ki be adam!'' diyebildiklerini duyar gibiyim şimdiden :) Evet arkadaşlar, belki de benim gibi bayağı bir süredir bu filmi sizlerde bekliyordunuz ve çıktığı gibi de ya kız arkadaşınızı ya da kankinizi alıp filme koştunuz. Peki ya sonuç? Başlıkta da belirttiğim gibi;

- Filmin sonunda ne oldu?
- Finali bu şekilde miydi?
- Sonunu izleyip kesin bir sonuç çıkarabilen oldu mu?
- Neydi olum şimdi o son?

Aynen öyle, filmden çıkan herkes birbirine anlamsız bir şekilde bakıp sonucu tartışadursun biz öncesinde bilmeyenler yani filme dair pek bi fikri olmayanlar için özet falan çıkaralım. Filmin konusuna ve fragmanına değinelim, ardından o konulara da gireriz zaten. Bu arada yazımızda kolay kolay spoiler verilmeyecektir a dostlar, aman korkunuz falan olmasın!


İlk olarak filmin konusuna ve oyuncu kadrosuna değinelim:

Yıllarca yurt dışında yaşayıp Türkiye'ye dönmemiş yazar-editör Orhan Şahin, ünlü yönetmen Deniz Soysal'ın yazdığı ilk kitap üzerine çalışma yapmak amacıyla İstanbul'a gelir. Deniz, artık bütün gücünü ve ihtişamını kaybetmekte olan ailesiyle birlikte bir yalıda hayatını sürdürmektedir. Ancak Orhan gelir gelmez kendisini Deniz'in karmaşık ilişkileri, gizemli arkadaşları ve aile bireylerinin arasında kalmış bulur. Ve bu ilişkiler enteresan bir hal alarak ilerlemeye devam eder...

Filmin oyuncu kadrosu zaten başlı başına filmi izlemeye itiyor bizleri! Hani şöyle diyim size, bu ekip oturup saatlerce satranç oynasa ben yine sıkılmadan izlerim :) Tabi sıkılan çok olur o ayrı kii filmde de epey sıkılanlar olmuş ama bu tamamen filme ve hayata bakış açınızla ilgili diyebiliriz. Filmin kadrosunda; Halit Ergenç, Tuba Büyüküstün, Nejat İşler, Zerrin Tekindor, Mehmet Günsür, Serra Yılmaz, Rıza Kocaoğlu gibi muhteşem isimler mevcut! Daha saymadığım onca ismi de varın siz düşünün kii inanın onlar da sanat dünyasının oldukça değerli isimleri. Yani aslında bizi kadrosuyla da SENARİST ve YÖNETMENİYLE de muhteşem bir ekip karşılıyor. Neden o kısmı büyük yazdım; malum Ferzan Özpetek farkı da yadsınamaz. Her ne kadar bazı kitleleri tatmin edememiş olsa da, finaliyle bizleri bayağı eksik ve soru işaretleriyle dolu bırakmış olsa da bu filmi sinemada ya da ne biliyim televizyonda vs. mutlaka izleyin. Yani bi izleyin işte :)

Filmin Fragmanı: 



Ve son olarak ufak bir yazar/izleyici yorumu;

Ferzan Özpetek filmi olması sebebiyle yazının başında da belirttiğim gibi fragmanı yayınlandığı ilk günden film hakkında temel fikirlerim ve teorilerim vardı. Sonuna kadar izlerken büyük bir zevk aldım, sıkılan onca kişinin yanı sıra. İstanbul seslerinin kullanımı fazla eleştiriye tutulmuş olsa da onu da beğendim. Sonuçta anlatılmak istenen ruhu güzel yansıtmış. Yalnız tüm bu beğenilerim filmin sonunda 'ne olur bitmedi desin biri' tepkisine dönüştü ve koltuktan kalkmak istemedim. Bir bakıma olumlu bir bakıma olumsuzluk teşkil ediyor filmin sonundaki karmaşa, özellikle de filme b*k atmak isteyenler için birebir bi sondur diyebilirim...

Recep İvedik'in rekor kırdığı topraklarda eleştirilere aldanıp gitmezseniz kaybedersiniz.


Filmin sonu hakkında düşünceler (spoiler çılgınlığı);

Genel kanıya katılmıyorum, neden?

Herkesin bir ağızdan söylediği; Orhan'ın deniz olması durumu oldukça mantıksız. Orhan'ın ablasını ziyaret ettiği sahnede geçen diyalogda, ablası annesinin öldüğünden bahsetmişti. Ayrıca film boyunca da biliyoruz ki deniz ve abisi iki kardeşler.

Çoklu kişilik bozukluğunu anlatıyor olsa, evet adam farklı karakterler olabilir; ama denizin bulunduğu sahneler her ne kadar az olsa da hem Neval, Deniz ve Orhan'la aynı anda konuşuyordu; hem de denizin annesinin ikisi ile de aynı anda diyalogda bulunduğu bir sahne mevcuttu. Yani filmde çok kısa süreli denizi görüyoruz; ama film bize ikisinin farklı karakterler olduğunu çok kez söylüyor.

Aynı zamanda orhan denizin kayıp olmasıyla ilgili sorguya gidiyor, ötesi yoktur herhalde. Eğer Orhan deniz olsaydı, teyzeleriyle aynı masada olduğu sahnede teyzeleri sen de çok yakışıklıymışsın falan diye göz kırpmazlardı. Sözün kısası Orhan bence kesinlikle deniz falan değildi.

Benim teorim şu şekilde;

İlk gece Orhan hayal meyal Yusuf'la Deniz'i kavga ederken görüyor. Vapur sahnesinde Yusuf diyor ki; o hep beni izlerdi, hiç cesaret edemezdi boğazı geçmeye; oradan anlıyoruz ki Deniz o gece Yusuf'un hiçbir zaman gelmeyeceğini anladığında denize atladı ve intihar etti, bu intihar olayını Yusuf, Orhan'a bu boğazı geçme mevzuunu anlatırken anlıyor ve bir bakış atıyor, Sonrasında da Yusuf'un yıkanma sahnesini görüyoruz zaten. Muhtemelen kendisi de bu yüzden atlayıp intihar etti. Yani deniz Yusuf'a kendisinin bu ilişki için ne kadar cesur olduğunu kanıtlamış oldu; fakat asıl cesaretsiz ise Yusuf. Zaten deniz de bunu göstermeye çalıştı. Yine deniz ve orhan evin avlusunda otururken, Orhan romanındaki en güçlü karakter Yusuf dediğinde denizin nasıl sinirlendiğini hatırlarsınız, yüzde biri gerçek olsaydı keşke dedi, yani azıcık güçlü olsaydı keşke dedi ve bunun üstün Yusuf'u çağırdı zaten. İşin Orhan kısmında da bazı çıkarımlarım var ama henüz kafamda oturmadı net. Bir kaç defa daha filmi izleyip bu teorileri arttırmam mümkün :)


Bence Ferzan Bey'in çıkıp basın açıklaması yapması lazım şunu şunu anlatmak istedim diye çünkü kafalar iyice karışık. Herkesin kafası filmden sonra bi milyon oldu...

İstanbul kırmızısı fragmanı, ferzan özpetek filmleri, rosso istanbul hakkında blog yazıları, rosso istanbulun finali nasıl bitti, istanbul kırmızısı filminin finaline dair yazılar, en çarpıcı 2017 türk yapımı
Previous
Next Post »