Anlat Biraz Neden Şiir?

Herkese merhaba! :)

Bu kızın edebiyat, şiir sevgisi nereden geldi diye soracak olursanız yaz tatilini dolu dolu geçirme çabalarımdan doğduğunu söyleyebilirim. Bir gün hangi filmi izlesem diye düşünürken -biyografi filmlerine sarmış olduğum bir dönemde- Nazım Hikmet'in hapishane yıllarını anlatan bir film gördüm : Mavi Gözlü Dev   -Nazım Hikmet Ran'ın mahlası-



Filmi izlediğimde Nazım Hikmet'in hayatı hakkında en ufak fikrim yoktu. Bunun üzerine Türk Edebiyatında, Dünya Edebiyatında çığır açmış ününün de etkisiyle önce şiirlerini okumaya, ezberlemeye başladım. Çok iyi hatırlıyorum, ilk ezberlediğim şiiri 'Tahir ile Zühre' idi. Bu şiir o kadar işlemişti ki içime, o kadar sarmıştı ki beni tüm benliğiyle; hala en sevdiğim şiiridir Nazım'ın...


Beni iyice kendine hayran bırakan bu adamın hayatını derinlemesine inceledim. Şiir kitaplarını, şiir severler tarafından pek bilinmeyen yönlerini -örneğin harika bir masal yazarıydı-, aşklarını, hayatında koskoca bir yeri kaplayan hapishane dönemleri ve mücadelesini, özgürlük arayışını, bir zamanlar yakın dostu olan Necip Fazıl ile atışmalarını, memleketine olan hasretini, vatan haini damgası yeyip yine de yılmayışını ve en önemlisi baskılar altında ezilmeyerek fikirlerini hür bir biçimde açıklayışını; kimi zaman eleştirel, kimi zaman hayranlık verici bir biçimde, kimi zaman da hüzünle araştırdım ve bu koskoca adamın arkasında bıraktığı izleri bulma girişimimi devam ettirdim.

Tabi ki Mavi Gözlü Dev'in hayatını sizlere birkaç satırla anlatmam mümkün değil bu nedenle bir başka yazımda derinlemesine incelediğim hayatı hakkında bilgi vereceğim.

Peki bu kıza ne oldu, tek bir şairle edebiyat sevgisi mi olur diyenlere; yeni araştırma girişimlerim arkadaşımın doğum günümde verdiği bir kitapla başladı: Cemal Süreya- On Üç Günün Mektupları





Ardından Can Yücel, Özdemir Asaf, Necip Fazıl Kısakürek, Turgut Uyar (Tomris Uyar'a olan aşkı, şairlerin Tomris'e olan hayranlığı da ayrı bir hikaye niteliğindedir doğrusu), hakkında bilgiler edindim; şiir kitaplarını aldım. Ardından beni en az Nazım Hikmet kadar etkileyen bir şairle tanıştım:

Cahit Zarifoğlu...




Bu adamı anlatmaya kelimeler kifayetsiz kalır gerçekten. Soyadı gibi zarif, naif, platonik bir aşk içinde kavrulan, şiirlerinde yalnızlık ve hasreti içtenlikle okurlarına sunan bir adamdır Cahit Zarifoğlu. Kavuşamaz sevdiceğine...

Eminim Cahit Zarifoğlu ismi herkese tanıdık gelmeyecektir çünkü herkes bilmez bu harika adamı.

Yedi Güzel Adam adlı diziyi izlemenizi öneririm. Cahit ve onun gibi edebiyat aşığı,Türk Edebiyatında yadsınamaz yerlere sahip yedi güzel adamın,dönemin koşullarını  kendi bildikleri şekilde eleştirmelerini anlatan bu dizi sizi bambaşka yerlere götürecek.

Emin olun ki içimdeki edebiyat ve şiir aşkının nasıl su yüzüne çıktığı ve nasıl ilerlediğini bu kadar az satırla anlatabilmem mümkün değil ancak şunu açık yüreklilikle söyleyebilirim ki yalnızlığımı, mutluluğumu, yaşayamadıklarımı, hayallerimi ve umutlarımı bu şiirler yaşatıyor. Okuduğum her bir dize bana yeni bir bakış açısı sunuyor adeta.
Umuyorum ki sizler de yüreğinizi umut dolu mısralarla doldurur, kalbinizden geçenleri bu şiirlerde bulursunuz. Edebiyat ve şiir aşkınızın hiç tükenmemesi dileğiyle...

Sağlıcakla kalın... :)







Previous
Next Post »